Akkuyu Nükleer’in kuracağı radar sistemini görüşme de Meclis’ten ret yedi: “Bu bir güvenlik sorunu, radarı sadece biz kurabiliriz”
CHP’nin, Mersin’de Akkuyu Nükleer A.Ş’nin aldığı kararla kurulması planlaması radar sisteminin ulusal güvenliği tehlikeye sokup sokmayacağının araştırılması için verdiği önerge, TBMM Genel Kurulu’nda AKP ve MHP oyları ile reddedildi. CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, “5 bin tane Rus görevli var, uzman. Asker, istihbarat görevlisi var. Gidin Mersin sokaklarına, Rus kaynıyor. Kiliseleri yapılmış, okulları yapılmış. Mersin, 500 bin tane Suriyeli, Afgan, Iraklı şimdi 5 bin Rus… Bu bir güvenlik sorunu, bir ülke için utanç meselesidir” dedi.
CHP’nin, Mersin Akkuyu Nükleer A.Ş’nin kararıyla kurulacak radar sisteminin ulusal güvenliği tehlikeye sokup sokmayacağı ile ilgili araştırma önergesinin TBMM Genel Kurulu gündemine alınması önerisi, bugün görüşüldü. Öneri, AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Önerinin gerekçesini CHP Grup Başkanvekili, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır; 12 Mayıs 2010 tarihinde Türkiye ile Rusya arasında Mersin Akkuyu’da Nükleer Santral anlaşmasının imzalandığını hatırlattı. Başarır, şunları söyledi:
“Birçok eleştirimiz oldu, 13 yıl mücadele ettik. Bir, çevresel sorunları olası bir depremde ya da bir kazada Mersin’in, Akdeniz’i haritadan silebileceğini söyledik. İki, basiretli bir tacirin böyle bir sözleşmeyi asla imzalayamayacağını söyledik. Başka bir ülkenin şirketi bir santral kuruyor ve biz dünya piyasasının 4 katından fazla 15 yıl elektrik alım garantisi veriyoruz ve imzalıyoruz. Bunu basiretli bir tacir yapmaz, AK Partili milletvekilleri, bakanları ya da Cumhurbaşkanı kendi şirketi olsa asla imzalamaz.
Bu Cüneyt Zapsu’yu hepiniz tanıyorsunuz, bu şirketin tek Türk yönetim kurulu üyesi ve dedi ki ‘Bu Akkuyu inşa ediliyor bunun radar sistemini Ruslar yapıyor. Benim bununla ilgili bir bilgim yok, bilgi edinmek için ticaret mahkemesine dava açıyor, yine bilgi alamayınca istifa ediyor. 1 Ekim pazar günü Rus şirketinin ceosu ve genel müdürü, ‘Biz kendi topraklarımızda değil ama başka ülkenin topraklarında kendimiz için bir santral inşa ediyoruz. Bu nükleer santral tamamen Rusya’ya aitti ve başka ülkenin topraklarında yaptık’ diyor. Üretim organizasyonu direktörü Denis Sezemin, ‘Burası bizim limanımız. Tam organize bir gümrük bölgesi, dünyandaki birçok ülkenin gemileri geçecek kontrol bizde’ diyor.
“Radarı sadece ve sadece biz koyabiliriz”
Bu durum sizi rahatsız etmiyor mu? Enerji Bakanı çıkmış, ‘Türkiye’de kurulmuş bir şirket…’ İnsanların aklıyla mı oynuyorsun? Tabii ki Türkiye’de yapılan bir inşaat için Türkiye’de şirket kurulacak. Ama bu şirketin ortakların kaç tanesi Türk? Bir tek tanesi bile Türk değil. 5 bin tane Rus görevli var, uzman. Asker, istihbarat görevlisi var. Gidin Mersin sokaklarına Rus kaynıyor. Kiliseleri yapılmış, okulları yapılmış. Mersin, 500 bin tane Suriyeli, Afgan, Iraklı şimdi 5 bin Rus… Nedir bu Mersin’in çilesi AK Parti’den merak ediyorum? Bu bir güvenlik sorunu, bir ülke için utanç meselesidir. Gelip buraya Enerji Bakanı mantıklı bir izahat yapmalıdır. Neyin limanı? Burası bizim topraklarımız. Buranın güvenliğini sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin askeri ve güvenlik güçleri sağlar. Radarı sadece ve sadece biz koyabiliriz. Bunun adı nedir? 100 yıllık cumhuriyet tarihimizde bize bu utancı yaşatan başka bir iktidar yok. Sizin göreviniz bu ülkeyi yabancılaştırmak mı? Türkiye’nin en önemli kıyılarında arsaları, arazileri satıp Rusya’ya liman yaptırmak mı? Bu topraklar bizim. Bunun tek karar merci Türkiye Cumhuriyeti. Peki bu para nereye geliyor. Bizim bir kazancımız yok, ucuz elektrik almıyoruz, kimler buradan menfaatleniyor? Ulusal bir tehdittir. 5 bin tane Rus’un şu anda ailesiyle Silifke’ye, Gülnar’a yerleşmesi utanç meselesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin milletvekili, güvenlik görevlileri giremiyor (santrale). Niye? Ruslardan izin almak zorundayız. Bu bir utanmazlıktır. AKP, MHP sıralarına sesleniyorum; gelin bu önergeye destek olun, bakanı dinleyelim. Cüneyt Zapsu’ya soralım, niye istifa ettin kardeşim, nedir bu radar sorunu komisyona anlatsın.”
Saadet Partisi Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, öneriye ilişkin şunları söyledi:
“Akkuyu Nükleer Santrali enerji ihtiyacının karşılanmasına yönelik bir çözüm olarak sunuldu. Rusya, bu santral için Türkiye’ye 20 milyar dolar ödeme yapacak. Döviz krizi yaşanan şu günlerde bu para akışının sizin için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Nükleer kelimesinin geçtiği her cümlenin bile çok dikkatli kullanılması gerekir. Türkiye olarak çok acı tecrübeler yaşadık. Türkiye maalesef bir ihmaller ülkesi. Sadece Çorlu’da tren kazası yaşanan ihmaller ve üstünün örtülmesini bile konuşup bitirilemeyen bir ülkede yaşıyoruz. Hükümetin nükleer enerji gibi ciddi bir konuda bizim şüphelerimiz maalesef güç kazanmakta. Bırakın bu santralin işlemesi daha yapım aşamasında bile bir sürü soru işareti var. Geçtiğimiz aylarda Rusya’nın projenin yapım sözleşmesini feshetmesi ile Türk paydaşlığı ortadan kalktı. Santralin kontrolünün şu anda hangi kurumlarda olduğuyla ilgili net bir açıklama yapılmadığı gibi santralin akıbetindeki belirsizlikte devam etmekte. Ülkemiz için fırsat olduğu kadar tehlikeli olan bu projenin şeffaf, güvenilir ve bilimsel verilere dayanarak açık bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir.”
İYİ Parti Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz, önergeye ilişkin görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Bilim adamlarının belirttiğine göre nükleer santralden doğabilecek en ufak bir sızıntının yaklaşık 200 kilometre çaplı bir bölgeyi doğrudan ilgilendireceğini dile getirmektedir. Büyükşehir belediye başkanlığımızda bu santralin yapımına karşı çıktık. Karşı çıkma nedenimiz bölge insanlarının tepkisini gördüğümüz, tehlikeleri önceden sezdiğimi, Çernobil faciasından dolayı Karadeniz’den gelen fındığı yiyen evladını lösemi nedeniyle kaybetmiş bir baba olarak karşı çıktık. Hiç dikkate alınmadı. Girebilmesi mümkün değil (santrale). Rusya sıcak denize inmek için her an yıllardır planlar yapmakta maalesef onlara Akdeniz’e, sıcak denizlere inme fırsatını altın tepside bizler sunduk.”
Yeşil Sol Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, “Bu santral başlı başına tüm canlı yaşamı tehdit eden bir ölüm santralidir. Santralde meydana gelebilecek olası herhangi bir kaza bırakın ulusal güvenliği bir ulusun üzerinde yaşayabileceği bir coğrafyayı yok etme riskine sahip bir gerçekliktedir. Uzmanlar her gün uyarıyorlar. Maraş merkezli depremlerin arından Kıbrıs fayı olarak bilinen hattın deprem üretme potansiyelinin arttığı belirtiliyor. Bu açıdan sermayenin çıkarları uğruna göz göze bir felaketin altına imza atılıyor. Santralin inşaatında çalışan işçiler her hafta gıda zehirlenmesinden hastaneye kaldırılıyorlar. İşçiler, tamamen iş sağlığı ve güvenliğinden yoksul şekilde çalıştırılmak zorunda kalıyorlar” dedi.